17 Aralık 2013 Salı

Düşerken Bile - Akgün Akova

Uzun bacaklı bir yaban hayvanıydı aşk
Harıl harıl onu arıyordu İstanbul, duyuyorduk
Galata Kulesi'ndeydik, başın omzumdaydı
Kule döne döne içimizdeki gökyüzüne akıyordu
Sevgilim,
yüreğimin ipleriyle dudaklarına indim senin

Gözbiliminden tenbilimine dönüşürken aşkımız
Kule'den aşağıya fırlattım beynimi
"Dalgın şair!" dedi Einstein, Niels Bohr'a dönerek
"Baksana, unutmuş beynine kanat takmayı!"
"Yürekle beyin arasındaki en büyük belirsizliktir aşk,"
diyerek söze karıştı Heisenberg.
"Belki de, iki yüreğin aynı dalga boyunda buluştuğu bir salınımdır o!"
dedi Louis de Broglie.
"Aşk, bir kara cisim ışıması değil midir?"
böyle sordu Max Planck da
dayanamayıp,
ışık tozuna bulalı gözleriyle.
"Kendinize geliniz efendiler!" diye söylendi Takiyüddin
"Bilimle açıklanamaz aşk, şiirle açıklanabilir ancak!
O, uzun saçlı bir yıldızdır; yüreğin içinde taranır"

Bence sevgilim,
söylendikçe bizim olan bir şarkıdır aşk.
Dikey bir şiirdir bütün kuşları aynı anda havalandıran.

Galata Kulesi'nden aşağıya fırlattım beynimi, söylemiştim
bana bakan
uzun bacaklı bir yaban hayvanıydı aşk.
Aşağı tükürsem Dördüncü Murat
Yukarı tükürsem Hezarfen Ahmet Çelebi
Ağzımın içinde dilin, bulutlarımı ıslatan gökırmak.
Sonsuzluğu ikiye bölmektir aşk,
kasığına yazdığım ak yazı.

Sevgilim,
ağzına düşerken yanardağının
kanatlarım ol benim.
Kafeslerinden soyundur kuşlarımı,
Balıklarımı çıplakla tuzdan.
Cenevizli boynumu sev, Venedikli sırtımı
Osmanlı kokan saçlarımı
Anadolu'dan gelen gözlerimi
Pera'lı bakışımı sevgilim, İstanbullu ellerimi.
Bana beni anımsat,
Sensizken yitirdiklerimi.

Kule'den aşağıya fırlattım beynimi, bir yerlerde yazmıştım.
Bak işte,
bir çift martının yanından geçiyor düşerek.
İrice olanı, "Herifin biri kafayı yemiş yine!" diyor yanındakine,
"Sen aşktan ne anlarsın koca gaga!" diye söyleniyor diğeri.

Sevgilim onlara aldırma sen
yalnızlığın kabuğuna çekilip
kendi içime düşerken bile
kanatlarım
kanatlarım
kanatlarım ol benim.

Akgün Akova

16 Aralık 2013 Pazartesi

Fikir: Boğaziçi Köprüsü Yaya Trafiğine Açılsın!




Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri yaya trafiğine kapalı giremiyoruz.

Bu köprüler neden yaya trafiğine, turist trafiğine kapalıdır? Ben anlam veremiyorum, araçla geçerken şu dünyada görebileceğim en güzel resimleri görüyorum, arada bir gidip o dehşet manzaranın 2 dk keyfini çıkarmak istiyorum... Kafam bozuksa gidip yürüyüş yapmak istiyorum...

Nezle soğuk algınlığı hastalığı oranı artabilir diye mi açılmıyor?

Kapalı kalmasının sebebi yanlış hatırlamıyorsam, köprüden gerçekleştirilen intiharlardı... Vikipedia'dan öğrendiğim kadarı ile Boğaziçi Köprüsü 1978'den beri kapalı, Fatih Sultan Mehmet köprüsü ise intiharlar yüzünden kapanmış...


İntihar etmenin bir diğer yolu olarak bilinen köprüden atlama'da, 2001 yılında iki köprüden de intihar girişiminde bulunan kişi sayısı 146'ydı. Ve bunların 24'ü hayatını kaybetti. 2002 yılında ise köprüden atlamak suretiyle intihar girişiminde bulunarak hayatını kaybedenlerin sayısı 38'di.

kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Fatih_Sultan_Mehmet_K%C3%B6pr%C3%BCs%C3%BC

Güzel kardeşim, insanlar intihar ediyorsa buna mühendislerin anında çözüm bulur, bir file gererler adam atladığı anda dolanır kalır, görevliler de sağ salim teslim alırlar, bu kadar basit...

Amerika'yı Yeniden Keşfetmeyelim, dünya bu konuda ne yapıyor merak ediyorum, ancak sanmıyorum ki gelişmiş ülkelerde bu şekilde köprüler kapansın...

Bizde sorunları çözmek onları görmezden gelmek, yasaklamak anlamına geliyor.

Ayrıca yazar Metin Kaçan'da yasak olmasına rağmen köprüden atlayarak intihar etmişti... Burdan da yasaklamanın engel olamayacağını görüyoruz...

kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25412398/



ABD'nin Golden Gate Köprüsü açık, bizi ve turistleri bu zevkten nasıl mahrum bırakırsın... Adamlar belli günler ve saatler arasında rehberli geziler de düzenliyorlar... Ne güzel olurdu, rehberlik hizmeti ile birlikte olsa... Ayrıca ücretli yap kardeşim! Dik güvenliği, gelir de elde etmiş olursun... Bu kadar...

Benim anlamadığım Galata Kulesi veya Kız Kulesinden de intiharlar başlarsa buraları da mı kapatacağız? Bu prensip olarak ortaya konulması gereken bir tavırdır. Yakında belediye seçimleri var, bence başkan adayı çok rahat bir şekilde bu projesini açıklayabilir...

8 Aralık 2013 Pazar

Nil Karaibrahimgil Etkisi

Literatüre geçsin diye söylüyorum, bir insanın içinde bulunduğu ülkeyi, camiayı, dili, dini sıfat olacak kadar etkilemesine "Nil Karaibrahimgil Etkisi" denir. Nil adı ilk olarak düşündüğünüzde Afrika'nın en uzun ırmağını akıllara getirir. Ama o geldikten sonra akla gelen ilk Nil değişti.

Müzikte kendi tarzını yaratan, gerçek bir sanatçı, Nil


Nil deyince artık aklınıza hiç süphesiz enerjik, neşe dolu, pozitif, sanatkar, yenilikçi, sürükleyici bir insan gelmiyor mu? Bir baba düşünün doğacak kızı için bir isim düşünüyor, Nil önerisi geliyor... Aklına Nil Karaibrahimgil'den başka kim gelebilir? O çevresine enerjiler fışkırtan gülüşü, sözlerini yazdığı müziklerini yaptığı kuantum etkili şarkıları, Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılına girerken aranan, istenen gelişmiş Türk Kadını duruşu ile adı artık isimden sıfata dönüşmüştür.

Evet evet sıfat olan isimlerden bahsediyorum... Örneğin şu tamlamaya bakalım; "Boğaziçili Oğuz" bakınız bu tamlamada Oğuz diye biri belki de Boğaziçi Üniversitesini kazanıyor ve Boğaziçili olması onu değerli kılıyor. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi en değerli markalardan biri üllkemizde... Nil Karaibrahimgil ise kurulan cümlelerde Boğaziçi'nin marka olmasını sağlayan isimlerden biridir.

Boğaziçili Nil, Nilli Boğaziçi, Aynı Zamanda Köşe Yazarı


Bir kişi eğer sınırları zorlar ve çok yüksek enerji yayarsa yada istikrarlı bir şekilde yaptığı işte yükselirse o isim artık sıfata dönüşüyor. Örnek olarak Arda Turan bir gün Barcelona'ya transfer olursa Barcelonalı Arda deriz, çünkü Barcelona çok büyük bir sıfat ve Arda'nın değerine değer katıyor. Ancak dünyanın tartışmasız en iyi futbolcusu hatta uzaylı olarak nitelendirilen Lionel Messi sıfat olmayı başarıyor... Messili Barcelona diyoruz.

Ben hiç kimseye ve özellikle doğacak kızıma ne iş yapacağını, nasıl bir insan olacağını söyleyemem... Ama kendi tarzı olsun ve nerede bulunursa bulunsun hangi işi yaparsa yapsın ismi Sıfat olsun isterim...

İşte bu sıfat olan isimler "Nil Karaibrahimgil Etkisi" yaratmış olur. Bu zalim dünyaya bir çocuk getirmeye sebep olma konusunda çok düşündük eşimle... Gerçekten bunu yapmaya hakkımız var mıydı? Biraz düşünüp bu adaletsizliğin Nil eksikliğinden kaynaklandığına karar verdik, daha çok Nil daha güzel bir dünya demektir bizim için...

Tek bir insanın neleri değiştirebileceğini tarih okuyan herkes bilir... Nil Karaibrahimgil ülkemizi kurtarmadı ama verdiği enerjiyle yeni nesillerde nasıl bir kadın profilinin olabileceği hakkında ilham verdi. Nil ismine yeni anlamlar katacak, yetenekli, söylediğini sakınmayan sanatçılara ihtiyacımız var! Bu ülkeden ve bu ülke kültüründen çok umutluyum bu umudu sürükleyecek yeni nesilleri yetiştirmek ve onlara enerjiyi aşılamak bizim görevimiz...

Ne Özgür Kız, Ne Tek Taşımı Kendim Aldım Tesadüf olamaz!


Nil Karaibrahimgil'i "Özgür Kız" olarak Tarkan'la oynadığı reklam filmi ile tanıdığımızı da unutmayalım, reklam metni yazarı, reklam müzikleri yapan (nivea, first duo, penti), uluslarası ilişkiler (hem de boğaziçi) bitirmiş, oyuncu (arog), köşe yazarı (hürriyet-kelebek)... Nil Karaibrahimgil'in bir müzisyenin kızı olduğunu unutmayalım, Özgür Kız oynadığı reklamdan bir kaç yıl sonra da "Tek Taşımı Kendim Aldım" isimli şarkısı ile hit olmuştur, bu harika kadının Türk Kadını için tesadüf olmadığından %100 eminim...

Bize bu ilhamı verdiğin için teşekkürler Nil Karaibrahimgil... Sen Türk Kadınının hayal kuran, üreten enerji veren, gülen yüzüsün...

7 Aralık 2013 Cumartesi

Tüketim Toplumunu Arsızlığından Faydalanmak



Twitter'da sadece 140 karakter yazabiliyoruz. Evet bunun sebebi telefonlarımızın en fazla 140 karakter kullanabilmesi olabilir ama bir gün telefonlarımız 140 karakterden fazlasını yazmaya izin verirse twitter 140 karakter kuralından asla vazgeçmez...

Çünkü burada aslolan o değil, tüketim toplumunun arsızlığının önüne geçmektir... Aksi halde arsız düşünceler parmakları çalıştıracak ve uzun uzun metinler çıkacaktı...



Vine uygulamasını düşünsenize 6 saniyelik video koyabiliyorsunuz bu tüketim toplumunun daha fazla vakti yok, hemen izleyip ötekine geçmesi gerekiyor, hatta başlat tuşu bile yok, aşağıya kaydırmanızla birlikte video harekete geçiyor...

Burada konumuz sınırlar...



Candy Crush Saga oyununa ne diyorsunuz? Dünyanın en çok indirilen ve popüler olan oyunu... Size başlangıçta 5 can veriyor... İlk 5-6 oyunla bağımlısı oluyorsunuz, daha sonra bir şekilde oyun zorlaşıyor ve canlarınız bitiyor... Oyunda ilerledikçe ilerlemek istiyorsunuz ama o da ne? Yeni bir can için 30 dk süre geçmesi gerekiyor yada satın alabiliyorsunuz, siz tüketim toplumusunuz, bir an önce oyunu tüketip bitirmeniz gerekiyor ama yapamıyorsunuz...

Sizin o arsız dünyanıza zehir zemberek giriyor o "Maalesef canınız kalmadı" uyarısı...

Sınırlama bununla da kalmıyor, daha çok paylaşılmak için bölümler arası geçişe izin vermiyor, ya paylaşmalısınız facebook'tan ya da 24 saat bekleyerek 3 özel görevi tamamlamalısınız...

Günümüz dünyasında tüketim toplumunun arsızlığından faydalanmak diye bir olgu var gerçekten...